22 Mayıs 2015 Cuma

DOSTLUK ÜZERİNE

                Günümüzde her şey o kadar çabuk tüketiliyor ki aşk,                                                               sevgi, arkadaşlık ve özellikle de dostluk. Bunlara biz modern dostluk diyoruz
 mevsimler gibi  gelip geçici. Fastfood dostluklar kullan ve at. Bu kadar anlamlı
sözlerin kolayca sarf edilmemesi gerekir aslında. 

                 Dostluk sonsuz güvendir, inanmaktır, yanlış anlaşılmalara mahal vermemektir.
Kötü gününde yanında olmaktır. Dolduruşa gelmemektir. Ricalarına kayıtsız kalmamaktır.  
İnsanların duyarsızlığı adeta nispet yaparcasına hareket etmeleri çok kırıcı. İnsan tanımak çok zor.
Birde bu yaşa geldik bir şeyler biliyoruz zannederiz   ama gerçekten hiç birşey bilmiyoruz.
Aristo demiş ki dostluk için "iki bedende tek ruh olabilmek" bunu başarmak oldukça güç.
Dost sandıklarımızın çoğu aslında yoldaşlıkmış. Yol biter, yoldaşlık biter, çok üzücü.
 Zaten bazı insanlar üç kişinin arkadaş olamayacağını söylemişti. Sonunda istediklerine ulaştıkları için onları kutluyorum.

              Son olarak incitilmiş zamanlardan kurtulmak zor olsada bunu başarabiliriz. Dileğimiz hasar bırakmaması. Bu çok çok önemli.  Aşık Veyselin dediği gibi
Dost dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yarim.............!

 Perihan Sönmezoğlu   
 22.05.2015

25 Nisan 2014 Cuma

BABA OCAĞI       

   


Küçükken dünyayı doğduğum şehir olan Zonguldak'tan ibaret sanırdım.
Çarşıya indiğimizde kalabalıkta kaybolmamak için babamın elini sımsıkı tutardım. Sonra biz büyüdük dünya küçüldü. Herkes dünyanın çeşitli yerlerine savruldu. Zonguldak çocukluğumun gençliğimin geçtiği şehir. Birçok ilki yaşadığım sevinçlerimin, hüzünlerimin şehri.
 Annemi ve babamı kaybettikten sonra evimiz de satıldı.Baba ocağın satılması çok farklı bir duygu. Annemin-babamın gençliği, o evdeki sesleri kulağımda. Okuldan gelirken apartmandaki sevdiğim bir yemek kokusunun bizim daireden geldiğini ummak. Çok farklı duygular içindeyim.
Zonguldak küçücük yaşta insana ölümü kanıksatan şehir. İlkokul yıllarında grizu patlaması sonucu   maden ocağının önüne çıkarılmış cesetler. Başında feryat eden anne, baba, eş ve çocuklar... bizim çok sık gördüğümüz manzaralardı.
Bu gün kendimi köklerinden koparılmış bir bitki gibi hissediyorum.Yersiz, yurtsuz, vatansız. ELVEDA HÜZÜNLER ŞEHRİ....



                                                                                     P.

3 Eylül 2013 Salı

Marjinal Demokrasi

Bu ülkede demokrasiyi sandıktan sandığa oy kullanmak zanneden insanlar çoğunlukta, oysa ki demokrasi bir yaşam biçimidir.

Bizim ülkemizde demokratik haklarını kullananlara 'marjinal' deniyor.
Hatta marjinaller terör örgütü üyesi muamelesi görüyorlar.

Oysa AİHM kararlarına göre "devletin güvenlik güçleri, zararsız barışçıl gösterilere hiçbir
şekilde müdahale edemez" diye hükmü var.

Marjinaller neden sevilmez? Çünkü onlar tek tip bakış açısına karşıdırlar. Demokrasi de çok seslilik değil midir? Ama yönetenler çok seslilikten hoşlanmazlar. Koyun gibi güdülen halklar onlar için idealdir.

80 sonrası apolitikleştirilen neslin çocukları büyüdü. Anne babaları gibi değil bu gençlik. Korkmuyorlar;
baskıya, haksızlığa direniyorlar. İnsan haklarıyla, sosyal medya ile ilgililer. Örgütlenerek birçok şeyi değiştirebilirler.


Son olarak bu gençlikten tek istediğim var; seçim zamanı "beni temsil eden bir parti yok" deyip boş oy kullanmamaları.

P.


24 Ağustos 2013 Cumartesi

Selam,

Uzun bir aradan sonra yine evimde ve sevdiklerimle olmak çok güzel...
Bu günler benim yeni hayatımın ilk günleri. Oldukça zor bir operasyon
ve acılı günler geçirdim. Her şeye rağmen hayat çok güzel. Tanrı yaratırken
müthiş bir dayanma gücü ve hayatta kalma azmi vermiş insana. Ben bunu birazda
politikacıların koltuk hırsına benzetiyorum:) Yapılan hata ve sevaplara karşı
hala iktidarda kalma hırsı gibi bir şey:))

Bu arada 5 tane kan kardeşim oldu. Bana kan veren oğlumun iş yerindeki arkadaşlarına,
kızımın arkadaşlarına çok teşekkür ederim. Sanki akrabalarım çoğalmış gibi hissediyorum.
Hepsini ziyaret edeceğim. 15 gündür hastahanede benimle yatıp kalkan canım oğlum ve canım kızım
övünmek gibi olmasın ben sizi ne kadar güzel yetiştirmişim. Aslında yetiştirmek diye bir şey yok
sadece çok sevmek var. Biz birbirimizi seviyoruz...

Gelelim asıl kahramana manevi gücüyle yoğun bakımda bile yanımda olmayı başaran, sürekli
telkinleriyle benim iyileşmeme yardım eden, 35 yıl önce bazı nedenlerle birbirimizi kaybettiğimiz
ve son birkaç aydır bulduğumuz sevgili lise arkadaşıma çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum.

                                                                                                                                     P.



2 Ağustos 2013 Cuma

SIRDAŞ POLİS:)

Son günlerde akp'nin yeni bir icraatı konuşuluyor. Mahallelere ihbar kutusu konacak ve
isimsiz ihbar yapılabilecek. Komşu diğer komşuyu ihbar edecek. Bu nasıl insanları küçülten
bir uygulamadır? İnsanları iyice ayrıştırıp birbirine düşman edecekler. Zaten eski komşuluk
ilişkileri kalmadı. Böyle bir uygulamayla mahallede dayanışma kültürü sona erer. Herkes birbirine
şüphe ile bakar, paronoyak bir toplum oluşur.
Emniyet asayiş şube bu projenin adına "Sırdaş Polis"projesi diyormuş. Polisten sırdaş olur mu?
Bizim öğrencilik yıllarımızda arkadaşımızı ele vermemek için bütün sınıf sıra dayağına razı olurduk.
Biz böyle bir kültürle büyüdük. Şimdi insanları gammazlık yapması için devlet teşvik ediyor adeta...
Korku imparatorluğu varlığını sürdürebilmek için her yolu deniyor.
Osmanlıda da gammazlar, jurnalciler vardı. Abdülhamit adına çalışan kalabalık bir jurnalci gurubu vardı.
Hatta kardeş kardeşi jurnal edebiliyordu.
Sanıyorum başımızdakiler ecdadın izinden gidiyor.
Eee serde padişahlık özlemi var :)

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Kitap Kurdu



Selam,
Benim en büyük zevkim sahafları ve kitap marketleri dolaşmak. Kızım bu konuda biraz dertli.
Çünkü beni beklerken sıkılıyor.
Beğendiğim birçok kitabı seçip arkalarını okumayı seviyorum. Bunun şöyle bir kötü yanı var,
bir yerde o kitaptan bahsedildiğinde aa ben o kitabı okumuştum diyebiliyorsunuz:) tamamen
yanılsama.
Kitapçılarda en çok okunanlar listesi var. Bu listeler kitabın iyi olduğunu göstermez.Yazarı popülerdir
veya dikkat çekmek için topluma çok ters konular seçmiştir. Bestseller olmuş kitapları da hiç tavsiye etmiyorum. Bir kitapta New York Times Bestseller yazıyorsa o kitap sabun köpüğü konulardan bahseden,
size çok bir şey vermeyecek bir kitaptır. Tabii fazla beklentiniz yoksa, vakit geçirmek için okuyabilirsiniz.
Ayrıca dünyada tartışılan bir konu; iyi kitap kalın kitap mıdır? Bence iyi kitap keyifle okunan, içine girebildiğin, bittiğinde üzüldüğün kitaptır.
Birde çok üzüldüğüm konu aldığım bazı kitaplar beklediğim gibi çıkmıyor, bir türlü ilerlemiyor o zaman verdiğim paraya üzülüyorum. İyi kitap kendini okutan kitaptır. Yazarın görevi budur. Eğer bir kitap kendini okutmuyorsa ve sizi sıkıyorsa çöpe atın. Çünkü yazar görevini yapmamış demektir. Dünyada okunacak
nice güzel kitap var...Okuduğum kitaplar hakkında ilerde hazırlayacağım yazılar olacak.
Okumayı seven biri olarak size birkaç öneri:
Zülfü Livaneli  -Kardeşimin Hikayesi
Ron Currie Jr -Tanrı öldü
John Fowles   -Koleksiyoncu
Paul Auster    -Görünmeyen


Bugün D&R'dan aldığım iki yeni kitap.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

SOKAKTAKİ POSTMODERNİZM





Bu terim son yıllarda fazlaca kullanılmaya başlandı.
Postmodernizm! Nedir postmodernizm? Kısaca belirsizlik diyebiliriz veya modernizmin uzantısı.
Modernizmin temel belirleyicilerinin (kapitalizm,sosyalizm, sekülarizm...)
sekteye uğradığı yerde ortaya çıkmıştır. Postmodernite, yaşadığımız her alanda kendini göstermiştir.
Sanatta,politikada, moda da, dini inançlarda...
Benim en çok dikkatimi çeken dini çevrelerde postmodernizm. Her şey o kadar insanların gözüne
sokulmaya başlandı ki! Marka giysiler, daracık blue jean üzerine takılan türban, çok fazla makyaj, en pahalı telefonlar, jeepler...Pahalı iftarlar hatta her sokakta kurulan halka açık iftar sofraları bana postmodernizmin yaptırımları olarak görünüyor. Bu akımın etkilediği bütün alanlarda müthiş bir dejenerasyon hakim.Toplumun değer yargıları tamamen değişti. Sırf dindar görünmek için dükkanını kapatıp cumaya giden esnaf, dışarda oruçluyum deyip gizlice yiyen vatandaş, komşusuna hayırlı cumalar diye balkondan seslenen kadın hepiniz postmodern yalancılarsınız :)